Sen Müslümansın Kardeşim !
Müslüman dostluğundan gelen din düşüncesi ve
yaşayışı Allah’ın kullarına bahşettiği manevi bir bağdır. Bu bağ kolay kolay
kopmaz ve yıpratılamaz.
Şahıslara bağlanıp onların emir ve itaatleri üzerine hareket edenler bu manevi bağı koparmışlardır. İman hakikatları değil de şahsın dedikleri esas alındığı için Rabbimiz bunu bir tokat gibi insanlara, yapılan kalleşliklerle gösterir ki göstermiştir de!
Ve sen bu şahıslara bağlı kalmaktan dolayı devletini milletini din kardeşini satıyorsan.. Sen iman derslerinden hiç bir şey anlamamışsın demektir!
Peygamber efendimizin (sallallahu aleyhi ve sellem) izinden giden ona hürmet eden şeair adamı olan ve bekli de Müslüman Devleti’nin başına gelebilecek en iyi yöneticileri sen şahsi meseleler ve şahısa bağlanmalardan dolayı, İslamiyete zarar vermiş, din düşmanı olan insanlara satıyorsan sen Kalleşsin demektir.
Bizim yerimize, bizim haklarımızı, bizim başörtümüzü, bizim dinimizi koruyanlara karşı gelmek iman zayıflığından başka bir şey olamaz.
Şahıslara bağlanıp onların emir ve itaatleri üzerine hareket edenler bu manevi bağı koparmışlardır. İman hakikatları değil de şahsın dedikleri esas alındığı için Rabbimiz bunu bir tokat gibi insanlara, yapılan kalleşliklerle gösterir ki göstermiştir de!
Ve sen bu şahıslara bağlı kalmaktan dolayı devletini milletini din kardeşini satıyorsan.. Sen iman derslerinden hiç bir şey anlamamışsın demektir!
Peygamber efendimizin (sallallahu aleyhi ve sellem) izinden giden ona hürmet eden şeair adamı olan ve bekli de Müslüman Devleti’nin başına gelebilecek en iyi yöneticileri sen şahsi meseleler ve şahısa bağlanmalardan dolayı, İslamiyete zarar vermiş, din düşmanı olan insanlara satıyorsan sen Kalleşsin demektir.
Bizim yerimize, bizim haklarımızı, bizim başörtümüzü, bizim dinimizi koruyanlara karşı gelmek iman zayıflığından başka bir şey olamaz.
Sen Müslümansın Kardeşim!
Müslüman ülkesinde yaşıyorsun. Ve seni,
aileni, vatanını İslam çerçevesinde muhafaza etmeye çalışan bu yöneticilere
cahilane, firenk milliyetinin içimize attığı ırkçılık damarıyla, solculuk
düşüncesiyle ve şahıslara bağlı kalmaklığınla düşmanlık beslemek, iftiralar
atmak ve yalancılıkla suçlamak İhanettir!
Türkiye Devletinin kalkınmasını ilerlemesini
düşmanlar tarafından istememek, propagandalar yapmak, İsrail oyunlarıyla
yıkmaya çalışmak ve bu oyunlarını bazı cahil, münafık, ahmak insanlar üzerinden
uygulamak bizlerin gözlerini açmaktan davamıza sımsıkı sarılmaktan başka bir
işe yaramamıştır.
Pensilvanya canavarı
Bir pensilvanya canavarının oyunlarına
gelmeyecek kadar uyanık, Milliyetçilik düşüncesiyle ırkçılık yapılmasına izin
vermeyecek kadar Kardeşçil, Cumhuriyetçilik adı altında yapılan dinsiz ve
imansız davranışlara aldanmayacak kadar da İmanlıyız çok şükür.
Altıncı taife gençlerdir. Bu
gençlerin gençlikleri eğer daimi olsaydı; menfi milliyetle onlara içirdiğiniz
şarabın muvakkat bir menfaatı, bir faidesi olurdu. Fakat o gençliğin lezzetli
sarhoşluğu; ihtiyarlıkla elemle ayılması ve o tatlı uykunun ihtiyarlık
sabahında esefle uyanmasıyla, o şarabın humarı ve sıkıntısı onu çok
ağlattıracak ve o lezzetli rüyanın zevalindeki elem, ona çok hazin teessüf
ettirecek. "Eyvah! Hem gençlik gitti, hem ömür gitti, hem müflis olarak
kabre gidiyorum; keşke aklımı başıma alsaydım." dedirtecek. Acaba bu
taifenin hamiyet-i milliyeden hissesi, az bir zamanda muvakkat bir keyf görmek
için, pek uzun bir zamanda teessüfle ağlattırmak mıdır? Yoksa onların saadet-i
dünyeviyeleri ve lezzet-i hayatiyeleri; o güzel, şirin gençlik nimetinin
şükrünü vermek suretinde, o nimeti sefahet yolunda değil, belki istikamet
yolunda sarfetmekle; o fani gençliği, ibadetle manen ibka etmek ve o gençliğin
istikametiyle Dar-ı Saadette ebedi bir gençlik kazanmakta mıdır? Zerre miktar
şuurun varsa söyle!..
Elhasıl:
Eğer Türk Milleti, yalnız altıncı taife olan gençlerden ibaret olsa ve
gençlikleri daimi kalsa ve dünyadan başka yerleri bulunmasa, sizin
Türkçülük perdesi altındaki firenk-meşrebane harekatınız, hamiyet-i milliyeden
sayılabilirdi. Benim gibi hayat-ı dünyeviyeye az ehemmiyet veren ve unsuriyet
fikrini firengi illeti gibi bir maraz telakki eden ve gençleri nameşru keyf-ü
hevesattan men'e çalışan ve başka memlekette dünyaya gelen bir adama, "O
Kürdtür, arkasına düşmeyiniz." diyebilirdiniz ve demeye bir hak
kazanabilirdiniz. Fakat madem ki Türk namı altında olan şu vatan evladı, sabıkan
beyan edildiği gibi altı kısımdır. Beş kısma zarar vermek ve keyflerini
kaçırmak, yalnız birtek kısma muvakkat ve dünyevi ve akibeti meş'um bir keyf
vermek, belki sarhoş etmek; elbette o Türk Milletine dostluk değil,
düşmanlıktır.
Evet ben unsurca Türk sayılmıyorum; fakat Türklerin ehl-i takva
taifesine ve musibetzedeler kısmına ve ihtiyarlar sınıfına ve çocuklar
taifesine ve zaifler ve fakirler zümresine bütün kuvvetimle ve kemal-i
iştiyakla müşfikane ve uhuvvetkarane çalışmışım ve çalışıyorum. Altıncı taife
olan gençleri dahi, hayat-ı dünyeviyesini zehirlettirecek ve hayat-ı
uhreviyesini mahvedecek ve bir saat gülmeye bedel, bir sene ağlamayı netice
veren harekat-ı nameşruadan vazgeçirmek istiyorum. Yalnız bu altı-yedi sene
değil, belki yirmi senedir Kur'an’dan ahzedip Türkçe lisanıyla neşrettiğim asar
meydandadır. Evet Lillahilhamd, Kur'an-ı Hakim'in maden-i envarından iktibas
edilen asar ile, ihtiyar taifesinin en ziyade istedikleri nur gösteriliyor.
Musibetzedelerin ve hastaların tiryak gibi en nafi' ilaçları, eczahane-i
kudsiye-i Kur'aniye’de gösteriliyor. Ve ihtiyarları en ziyade düşündüren kabir
kapısı, rahmet kapısı olduğu ve idam kapısı olmadığı, o envar-ı Kur'aniye ile
gösterildi. Ve çocukların nazik kalblerinde hadsiz mesaib ve muzır eşyaya karşı
gayet kuvvetli bir nokta-i istinad ve hadsiz amal ve arzularına medar bir
nokta-i istimdad Kur'an-ı Hakim'in madeninden çıkarıldı ve gösterildi ve
bilfiil istifade ettirildi. Ve fukaralar ve zuafalar kısmını en ziyade ezen ve müteessir
eden hayatın ağır tekalifi, Kur'an-ı Hakim'in hakaik-i imaniyesiyle
hafifleştirildi. Mektubat sh:423
Busra YILMAZ Nisan / 2014
Busra YILMAZ Nisan / 2014
Yorumlar