DEMOKRASİ
(Demos: halk. Kratia: İdare, iktidar) Halk
iktidarına dayanan hükümet şekli. Devlet iktidarını elinde bulunduranların
halkın çoğunluğunun iradesiyle seçildiği hükümet şeklidir.
Tatbikatı üç
şekildir:
l- Vasıtasız hükümet şekli: Halk, devlet iktidar ve
hakimiyetini vasıtasız olarak kullanır. Kanunları kendisi yapar, suçluları
kendisi muhakeme eder, idareyi kendisi yürütür. Bu usül ancak küçük
cemiyetlerde tatbik imkanına sahiptir.
2- Yarı vasıtasız hükümet şekli: Halk reyi ile
temsilciler meclisi seçilir. Meclisin çıkardığı kanunların tatbik edilebilmesi
için, halkın reyine baş vurulması (referandum) şarttır.
3- Temsili hükümet şekli: Cumhuriyet. Halk seçim
yolu ile hakimiyet ve iktidarı, belli bir zaman için seçtiği temsilciler
meclisine devreder. İktidarı halk adına meclisler kullanır.
Demokrasinin temsili şekli olan cumhuriyetin de üç
ayrı tatbik şekli vardır:
l- Meclis hükümeti sistemi: Hükümet, meclis
iradesiyle teşekkül eder. Eğer hükümet, meclisin itimadını kaybederse meclis
tarafından düşürülür.
2-Parlementer hükümet sistemi: Hükümetle meclis,
belli ölçüler içinde birbirine karşı müstakildir.
3- Başkanlık hükümeti sistemi: Hükümet başkanını
halk seçer. Başkan, hükümet üyelerini kendisi tayin eder ve kendisi azleder.
Halk ekseriyetinin vicdanı
Demokrasi, hukuk devletine ve millet ekseriyetinin
hakimiyetine dayalı olup, kişi veya azınlık hakimiyetini reddeder. Bu idare
sisteminde, demokrasinin temellerine aykırı olmayan herhangi bir inanış ve
fikir sahipleri; zora, tehdide baş vurmamak veya idareyi ele geçirmek üzere
isyana teşebbüs yahut açıkça teşvik etmemek şartlarıyla, kendi inanış ve
fikirlerini neşir, tebliğ ve telkin etmekte hürdür. Bu, demokrasinin temel bir
prensibidir. Ancak din, vicdan ve söz hürriyetleri, serbest seçim, hukuk
devleti ve kanun hakimiyetine dayanmak gibi, demokrasinin temellerine aykırı
düşen fikirler, fikir hürriyeti sahasında dahi yasaklanır. Çünkü temel
hürriyetleri tahrib etme hürriyeti olamaz.
Serbest seçim, insanın insana hakim olmasını
kaldıran hukuk devleti olmak prensibi, din vicdan ve söz hürriyetleri gibi
esasları 14 asır önce en ekmel ve hakka müstenid şekliyle İslamiyet getirdi. O
halde demokratlık iddia edenler, iddialarında sadık olmaları halinde, İslamiyet’e
muhalefet etmeleri şöyle dursun, aksine ona hürmet etmeleri gerekir. Amma
hukukun menşeini İlahilikten beşeriliğe, Hakk’ın hakimiyetini halkın hakimiyetine
çeviren demokrat milletler ise, bu cihette İslamiyet’e ters düşmektedirler.
Demokrasiye dayanmış bir idarede en önemli unsur,
halk ekseriyetinin vicdani olan temayülünü birinci derecede nazara almaktır.
Aksi halde idare eden ve edilenler arasında milli bir ahenk sağlanamaz. Bu ise
tabansız ve demokrasiye dayanmamış idare olur.
TÜRKİYEDE DEMOKRASİ
Türk milleti asırlardan beri dine bağlı yaşayışının
neticesi olarak din duygusu vicdanlarda yerleşmiştir. Bu milli temayül devlet
sisteminin temelinde açıkça yerini bulmalıdır. Aksi halde devlet makamlarında
bulunan bazı ideolojik temayül sahibleri din, vicdan ve fikir hürriyetlerinin
elastikliğini istismar ederek istedikleri istikamette ve milli temayülü
rencide edecek şekilde daraltma ve genişletme yoluna sapacak ve milli ahenk
düzelemeyecektir.
Anayasanın referandumdan geçmesi halkın, ilmi
inceleme neticesi olarak görüşlerinin alınması için değildir. Çünkü avam
tabakası demokrasinin, tarihi gelişme ve doğuş sebeblerini ve sosyoloji ve
hukuk felsefesini bilmez ki incelesin. Şu halde referandum; halkın vicdani
temayüllerine mutabakatının sağlanması hikmetine dayanır. Ta ki idare
mekanizması, tabana istinadsız kalmasın ve halkın tepkisiyle ezilmesin veya
idare eden ve edilenler arasında daimi anlaşmazlıkla içtimai huzur bozulmasın.
Demokrasi’nin temel prensiplerinden birisi olan
halk hakimiyeti prensibi; bir İslam cemiyetinde halkın kendisini Allah’ın
emirlerine uygun olarak idare etmek istemesi şeklinde ortaya çıkar. Bunun
aksini düşünmek tenakuz olur. Çünkü İslamiyet’e bağlı bir milletin bilerek
Allah’ın insan hayatındaki hakimiyetinin tahakkukunu sağlayan kanunlarının
ilgasını istiyeceği düşünülemez. Bunun da mantıki neticesi şudur: İslam
cemiyetinde demokrasi, ancak bir İslam Cumhuriyeti olarak ortaya çıkar.
Çünkü Demokrasi, değişmez esasları dışında kalan
her şekle ve anlayışlara şekillenen bir sistemdir. Mesela halk çoğunluğunun
tercih ettiği sisteme ve anlayışa uyar ve şekillenir. Halk çoğunluğunun tercihi
değiştikçe o da değişir.
Bediüzzaman Hazretlerinin demokratlık ve millet hakimiyeti
hakkındaki bazı beyanlarından birkaçı şöyledir.
ERMENİDEN KAYMAKAM
« Madem ki meşrutiyette hakimiyet millettedir.
Mevcudiyet-i milleti göstermek lazımdır. Milletimiz de yalnız İslamiyettir. »
(H.93)
« Soru: Şimdi Ermeniler kaymakam ve vali oluyorlar,
nasıl olur?
Cevap: Saatçı ve makineci ve süpürgeci oldukları
gibi... Zira, meşrutiyet hakimiyet-i millettir. Hükumet hizmetkardır.
Meşrutiyet doğru olursa; kaymakam ve vali reis değiller belki ücretli hizmetkarlardır.
Gayr-i müslim reis olamaz, fakat hizmetkar olur. » (Mün. 33)
Evet «
İslamiyetin bir kanun-u esasisi olan Hadis-i Şerifte Me’muriyet emirlik ise:
Reislik değil; millete bir hizmetkarlıktır. Demokratlık, hürriyet-i vicdan,
İslamiyetin bu kanun-u esasisine dayanabilir. Çünkü kuvvet kanunda olmazsa
şahsa geçer. İstibdad mutlak keyfi olur. » (E.L.II.163)
Zamanımızın ehemmiyetle üzerinde durulan meselelerinden
biri de, demokrasinin İslamla bağdaşıp bağdaşmadığı meselesidir. Mevzuyu ana
yapısı itibariyle ve avam seviyesinde ele alacağız.
Evvela, tatbikatta görülen demokrasi ile
nazariyattaki demokrasiyi karıştırmamak gerekiyor. Bundan sonra nazariyattaki
demokrasinin hür seçim, hukukun hakimiyeti, kanun karşısında müsavat, din ve
vicdan hürriyetiyle fikir ve kelam hürriyetleri gibi temel yapısının tesbiti
lazım geliyor. Ta ki tatbikatta görülen demokrasinin, nazariyattaki
demokrasiye nisbetle eksiklikleri ve zıt tarafları görülebilsin. Böylece ana
hatlarıyla tesbit ve tayin edilen nazari demokrasi, eksik ve bazan hürriyet
rejimine muhalif giden tatbikattaki demokrasiden ayrılsın, iltibas edilmesin
ve demokrasi adına icra olunan antidemokratik tatbikatları görülebilsin.
İslamiyetle münasebeti ve tevfiki bakımından ele
alıınacak nazari demokrasinin esaslarına girmeden önce, önemli bir hususa
temas etmek gerekiyor.
Şöyle ki: Nazari demokraside -ana yapısı ve esasları
itibariyle- İslami yani semavi menşee, diğer bir tabirle vahye dayanmak veya
dayanmamak mecburiyeti yoktur. Vahye dayanmamak mecburiyeti ancak laik
demokraside aranır. Nazariyattaki demokraside böyle bir mecburiyet mevzubahis
değildir. Genel şekliyle demokrasi, vahye dayanıp dayanmamayı mevzu etmediği
ve ikisine de eşit manada ve değerde baktığı müddetçe de semavi dinlerden
ayrılıp, beşerilik vasfını alır. Halbuki İslamiyet, siyasi iktidar sahibi
değilken, yani tabi’leri cemiyette azınlıkta iken de prensip ve itikadi
vechesiyle vahye dayanmayı esas alır. Vahyin tebliğini ister ve hakimiyetine
yani bütün kainata hakim olan Allah’ın ahkamının beşerin şahsi ve içtimai
hayatına da hükmetmesini ve tebliğ yoluyla bu hakimiyete zemin hazırlanmasını
emreder.
Demokrasinin bitaraflık yapısı itibariyle siyasi
hayatta demokratik iktidar, vahyi esas almayan bir topluluğa dayanıyorsa,
kendini iktidara getiren bu topluluğu temsil eder. Zira demokrasinin temel
prensiplerinden biri, halk hakimiyetidir. Bu sebeble halkın iradesini temsil
etmeyen bir iktidar demokrat olamaz. Eğer cemiyette çoğunluk olarak vahyi
esas alan bir topluluk mevcutsa, iktidar da bu topluluğun temsilcisi olmak
bakımından vahyi esas alan ve vahye dayanan bir iktidar olmak durumunda ve
mecburiyetindedir. Bu iki durumun dışında ne laik, ne de antilaik azınlık yani
muhalefet grupların bir fırsat ele geçirme, aldatma veya kuvvet kullanarak
iktidar olma şekli, demokraside kabul edilemez.
UYGULAMALI DEMOKRASİ
Tatbikatta gördüğümüz demokrasilerde ise, zaman
zaman bu tarz dolambaçlı yollara başvurma, demokrasi adı altında, ideolojik
maksat ve menfaatlere göre hareket ve icraatlar yapmak, asrın siyaset
dünyasında bir nevi maharet addedilir olmuştur. Oysa İslamiyet, mütecaviz
olmayan ve cemiyette ekseriyet olan bir topluluğa tasallut etmez, sadece
tebliğde bulunur. Çünkü tebliğ, demokrasinin de reddedemiyeceği, en meşru bir
yoldur. Hür rejimlerde fikir ve söz hürriyetine, tebliğe karşı çıkılamaz. Aksi
hal tecavüz olup, demokrasinin en mühim bir esası çiğnenmiş olur.
Bilindiği gibi aristokrasi ihtisas, dirayet ve liyakat
esasına dayandığından halkın iktidarına yer vermez. İktidarı, imtiyazlı
azınlığın hakkı olarak kabul eder. Demokrasi ise halk ekseriyetine dayanır.
İslamiyet ise, -şer’i ahkamla tayin edilmemiş sahalarda teşri’ için- havastan
kurulan şura heyeti vasıtasıyla ihtisas, dirayet ve ahlak cihetlerinden
liyakatlı olan meb’us namzetlerinin tesbitinden sonra bu şahısları, milletin
reyine arzeder. Seçilen vazifeyi deruhte eder. Böylece İslam, kendine has ulvi
meziyetleri yanında hem aristokrasinin liyakat ve hem de demokrasinin halk
iradesi gibi maslahatlı taraflarını da cem eder……
İSLAM PRENSİPLERİ ANSİKLOPEDİSİ 2006 tarihli baskı, 1. Cilt, Sahife
406, 673. Madde (Demokrasi maddesinin tamamı alınamamıştır. 10 sahifedir. Merak
edenler ilgili ansiklopediden devamını okuyabilirler.)
Sitemiz yazari: S A Nisan / 2014
Demokrasi:Wikipedia Yunanca dimokratia (yardım·bilgi) (δῆμος, yani dimos,
halk zümresi, ahali + κράτος, yani kratos, iktidar) sözcüğünden türemiştir. Türkçeye, Fransızca démocratie sözcüğünden geçmiştir.
Kadınların erkeklerle eşit oy verme ve aday olma
haklarını elde etme tarihleri listesi
(Bu liste ile
“Dünyada ilk seçme ve seçilme hakkı Türk kadınına verildi” yalanı da ortaya çıkmış oluyor.)
Tarih
|
Ülke
|
Ayrıca 1999 istatistiklerine göre:
Dünyadaki her 100 parlamenterden 13'ü kadın
Dünyada devlet ya da hükumet başkanlığı yapan her
100 kişiden 5'i kadın
Dünyadaki her 100 bakandan 12 tanesi kadın
Dünyadaki 16 meclis dışında kalan meclislerdeki
kadınların oranı %25'in altında.
Yorumlar