Türkiye’nin Ortadoğu’da bir model olması fikri, geri dönülmez bir şekilde zarar görmüştür
Muhammed Mustafa Ozturk
Ocak 2014
Bu Davanın Gerçek Olduğuna Çocuklar İnanmaz
ergenekon ve balyoz nereye |
Gülen hareketinin ‘siyasetin üstünde bir kurum’ olduğu
iddialarının bu son kavgayla geçerliliğini yitirdi
Balyoz ve Ergenekon davalarının yeniden görülmesiyle ilgili
tartışmalar artıyor.
17 Aralık’ta başlayan rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasıyla
birlikte daha çok su yüzüne çıkan, Adalet ve Kalkınma Partisi hükümetiyle Gülen
Hareketi arasındaki kavgada en son tartışılan konulardan biri Ergenekon ve
Balyoz davalarının yeniden görülmesi oldu.
Hatta Yargıtay’ın Fenerbahçe Başkanı
Aziz Yıldırım hakkındaki cezayı onaylamasının ardından Şike davasının bile
yeniden görülebileceği yönünde düşünceler ortaya atılıyor.
Son olarak Türk basınında çıkan haberlere göre, Balyoz ve
Poyrazköy davalarının en önemli delillerinden biri sayılan bilgisayar
verilerinin usulsüz transfer edildiği ve tarihleriyle oynandığı TÜBİTAK
tarafından belgelenince bu davaların yeniden görülmesi yönündeki tartışmalar
alevlendi.
Sonuçta uzmanlar da kanıt olarak gösterilen bilgisayar verilerinin
tarihleriyle oynanmış olduğunu doğrulayan raporlarını şimdi açıklıyor.
Davaların yeniden görülmesi tartışmaları 17 Aralık’tan
itibaren hükümete yakın çevrelerce ortaya atılmış olsa da, dava delillerinin
toplanış ve sunuş biçiminde usulsüzlük ve mantıksızlık olduğu savunmaları yeni
değil.
Tam beş yıl önce kaleme alınmış bir raporda. "Gerçek mi
Fantezi mi?", aslında Ergenekon nasıl Türk tarihinde bir destan, bir
efsaneyse, davada o denli "efsane" oldu.
Aynı şekilde bu
Balyoz davası için de geçerlidir.
Ergenekon Semasi |
Şimdi özellikle 17 Aralık'tan sonra Başbakan Erdoğan ve
Gülen Hareketi arasında büyük bir gerginlik de ortaya çıktı. Başbakan'a yakın
kesimlere açılan yolsuzluk ve rüşvet davalarının ardından şimdi Ergenekon ve
Balyoz davalarının, hatta Şike davasının bile yeniden görülmesi yönünde
olasılıklar dile getiriliyor. Ne oldu beş yıl sonra? Eski raporlari mu okumaya
karar verdiler?"
'Eskiden de biliyorlardı'
"O kadar zaman söylendi. Başbakan'ın dile getirdiği
'devlet içinde devlet' ya da 'paralel devlet' kavramlarını dile getiren, kitap
yazanlar, bu yüzden tutuklananlar, hatta uzun süre tutuklu kalanlar oldu.
Şimdi, Başbakan, sıklıkla dile getiriyor bu 'paralel devlet' kavramını. Üç dört
yıl önce benzer kaygıları dile getirenlerin hapse girmesine niye razı
oldu?"
"Bunu Sayın Başbakan'a sormamız lazım. Ama daha önce
hem Gülen Hareketi'nin, hem de Sayın Başbakan'ın ortak düşmanlığı vardı. O
zaman hiçbir şey söylemedi. Hep söylüyoruz. İddianamelere baksaydı, okusaydı. O
kadar çok belli oluyor ki. Bu gerçek bir dava değil.
Balyoz'da da aynı şey
geçerli, yani darbe planı... mesela 5 Mart 2003'te bir CD kaydedildi[ği iddia
edildi]. Bakıyorsunuz, Microsoft Office 2007 kullanılmış. Bunu mantıkla
anlatmak mümkün değil. Şimdi Sayın Başbakan 'Belki Ergenekon, Balyoz davaları
yeniden yargılanabilir' diyor, onun başdanışmanı Sayın [Yalçın] Akdoğan askere
karşı bir kumpas olduğunu söyledi. O tip şeyleri şimdi söylüyorlar. Eskiden de
bunu biliyorlardı, işlerine gelmediği için hiçbir şey söylemediler. Tam tersine
herkese saldırdılar. Şimdi AK Parti'ye yakın gazeteler bunlar nasil oldu
diyorlar. Tabi eskiden herkes biliyordu gerçeği. Ama şimdi söylemeye
başladılar. Eskiden de biliyorlardı.”
Gülen'e yakın olmayanlar da mağdur.
Gulen hizmet hareketi |
"Söylüyoruz, bu kadroların içinde tamamen Hareket'e
yakın olan kişiler yok. Özellikle bu son dönemde girişilen ve yüzlerce polisle
savcılara yönelik görevden alma ya da sürülme gibi durumlarda, bu durumda Gülen
Hareketi'ne yakın olmayan kişiler de mağdur oluyor diyebiliriz, o halde.
"Evet. Zaten eskiden Gülen Hareketi TSK'ya sızmaya
çalışıyordu. O zaman çok subay atıldı. Bütün subaylar suçlu değildi. Şimdi
polise yapılanlarda da aynı şeyi görüyoruz. Küçük bir şüphe bile o kişinin
tayin edilmesiyle sonuçlanıyor."
'Yargı hiçbir zaman bağımsız olmadı'
"Eskiden Başbakan, Ergenekon ya da Balyoz
tutuklamalarına razı olmasa da Türkiye'nin demokratik bir devlet olduğunu, o
yüzden de Yargı'ya karışmayacağını söylüyordu. Şimdi Yargı’ya yönelik topyekun
bir operasyon var.
Görevden almalar, sürgünler devam ediyor. HSYK düzenlemesi
için haftalardır Meclis'te gecenin geç saatlerine kadar, kavgalı, yumruklu,
'uçan tekmeli' toplantılar düzenleniyor. Şimdi ne oldu? Türkiye artık demokratik
olmadığı için mi Yargı’ya müdahale ediliyor?"
'Gülenciler artık siyasi bir hareket. Başbakan'ın da
demokrat olduğuna kimse inanmaz'
"Son olarak Diyanet İşleri Başkanlığı'nca düzenlenen
iki günlük Müftüleri İstişare Toplantısı oldu. Toplantı sonunda çıkan
açıklamada, "Müslümanlar'ın bugün mezhep, meşrep, cemaat ve hizip
tarafgirliğine soyunması, grupların kendilerini hakikat yerine ikame ederek
kardeşlik ahlakını ve kardeşlik hukukunu ihlal etmesi, kabul edilemez"
deniyor.
"Cemaatleşmeye" karşı bir açıklama bu. Diyanet'in
Başbakanlık'a bağlı bir kurum olarak farklı bir açıklama
yapması beklenemez. Ama bütün bunları düşündüğümüzde, size tekrar sormak
istiyorum, Adalet ve Kalkınma Partisi hükümeti ve Gülen Hareketi arasındaki
ittifakı (ilişkiyi) nasıl değerlendirebilirsiniz?"
"Sadece Yargı değil, Diyanet de siyasetten bağımsız
değil.
Türkiye'de her zaman 'cemaat' vardı. Şimdi Diyanet bunu eleştiriyor ama
hep vardı. Niye daha önce hiçbir şey demediler? Çünkü şimdi Sayın Erdoğan'ın
işine yaramadığı için eleştirmeye başladılar. Ama hep vardı. Ayrıca başka
cemaatler de var. Sadece Gülen Hareketi değil. Başka cemaat ve tarikatlar da
var. Bu son olaylara baktığımız zaman iki taraf da zarar görüyor. Eskiden Gülen
Hareketi 'biz siyasi bir hareket değiliz' diyordu. Ama şimdi ne kadar siyasi
bir hareket olduğunu hepimiz görüyoruz. Aynı zamanda Sayın Erdoğan'ın Hareket'e
karşı davranışı çok otoriter. Bunun için hem Gülen Hareketi hiç bir zaman 'Biz
siyasi bir hareket değiliz' diyemeyecek. Artık kimse buna inanmaz. O kadar çok
yapılandan sonra, Erdoğan da 'Artık demokrat oldum' derse, ona da kimse
inanmaz. Yolsuzluk, Ergenekon ve Balyoz davalarının hepsine ayrı bakmamız
lazım. Son bir ay, iki otoriter, iki demokratik olmayan güç arasında bir
mücadele gördük."
Artık Türkiye’deki mücadelenin laiklerle İslamcılar arasında
olmadığını da söylemeliyiz, Türkiye’nin kısa vadede bölgesel sorunların
çözümünde “istikrarlı müttefik” konumunu yitirdiğini, kendi içinde başlı başına
bir sorun haline geldiğini ve bunun da Amerika'nın bölgesel politikaları
üzerinde ciddi etkileri olabileceğini bilinmeli.
Amerika Merkez Bankası son politika değişikliğinin ve
faizlerin yükselmesinin gelişmekte olan bütün ekonomileri etkileyeceği,
Türkiye’nin de, içinde bulunduğu siyasi belirsizlik yüzünden, bu ekonomik
gelişmelerden en hızlı etkilenen ülke olabileceği uyarısında bulundu.
Muhammed Mustafa Ozturk
Ocak 2014
Rad suresi 30 |
Yorumlar