İlker Başbuğ ile ilgili deşifre olan sır bilgi!
MGK'daki görevi sırasında, kurulun en önemli bölümü, Toplumla İlişkiler Daire Başkanlığı, İlker Başbuğ'a bağlıydı. 28 Şubat sürecini başarıya götürecek olan psikolojik harp buradan yürütülüyordu.
- Başbuğ, 28 Şubat süreciyle birlikte son derece kritik yerlerde görev almıştı.
- Başbuğ ve Paksüt'ün yaptığı görüşmenin ortaya çıkması kamuoyuna bomba gibi düştü.
- Başbuğ'a göre belge kâğıt parçasıydı. Ancak aylar süren tartışmaların ardından belgenin orijinali savcılığa gönderildi.
- Başbuğ döneminin en flaş skandalı Balyoz Darbe Planı'nın ortaya çıkması oldu.
- Kafes Eylem Planı, Heronlarla ilgili tartışmalar, Parola; 'Adi Başbakan' yaşanan diğer skandallardı..
- Bülent Arınç'a suikast yapılacağı gerekçesiyle iki ay takip edilen araçta yakalananlar rütbeli asker çıkmıştı.
İlker Başbuğ , Kara Kuvvetleri Komutanlığı dönemine kadar çok göz önünde olmamıştı. 28 Şubat sürecinde Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği Başyardımcılığıgörevini üstlendi. Süreci hedefe götüren Milli Güvenlik Kurulu Toplumla İlişkiler Daire Başkanlığı ona bağlıydı...
Beş yıldır devam eden Ergenekon Davası 5 Ağustos pazartesi günü sonuçlandı. 19 kişi ömür boyu hapis cezasına çarptırılırken onlarca kişi de farklı hapis cezaları aldı. Mahkeme kararını açıkladıktan sonra aldığı ceza en çok tartışılan isim ise Genelkurmay eski Başkanı Org. İlker Başbuğ oldu. Yargıtay mahkemenin verdiği hapis cezalarını onayladığı takdirde Başbuğ ömür boyu hapis yatacak.
Balkan Savaşı'ndan sonra Makedonya'nın Manastır şehrinden Türkiye göç eden bir ailenin çocuğu olarak 29 Nisan 1943'te dünyaya gelen Başbuğ, sadece bugün tartışılan bir isim değil. Kamuoyunun önüne çok çıkmadan, Kara Kuvvetleri Komutanlığı döneminden itibaren gündemin merkezine yerleşmişti. Dönemin Anayasa Mahkemesi Başkan Vekili Osman Paksüt ile bir araya gelmesi olay olmuştu.
Bugün Gazetesi'nden Tuncay Opçin'in haberine göre, 50 yıllık meslek hayatında yurtdışında çalışmış, yıldızını kurmaylıkla "kızartmış" Başbuğ, Kara Kuvvetleri Komutanlığı dönemine kadar çok göz önünde olmamıştı. Ancak Başbuğ, 28 Şubat süreciyle birlikte son derece kritik yerlerde görev almıştı. Hiç şüphesiz bunlar arasında en önemlisi Milli Güvenlik Kurulu (MGK) Genel Sekreterliği Başyardımcılığı'ydı.
28 Şubat sürecinde MGK hayati öneme sahipti. Prof. Necmettin Erbakan başkanlığındakiRefahyol Hükümeti'nin istifa ettirilmesinde başat rol MGK'daydı. Hükümet ile kurulun asker üyeleri birbirleriyle kurulda hesaplaşıyor, her ay düzenli yapılan kurul toplantıları kamuoyu tarafından dikkatle takip ediliyordu. Zaten sürece adını veren de 28 Şubat 1997 tarihinde yapılan kurul toplantısıydı.
28 ŞUBAT’IN GİZLİ BEYNİ
Kurulda siyasi tartışmaların en yoğun olduğu zamanda genel sekreterlik görevini İlhan Kılıç yürütmüştü. Kılıç daha sonra hava kuvvetleri komutanı olacak, yerine de Necdet Timur gelecekti. Timur'un genel sekreterliği döneminde başyardımcısı İlker Başbuğ'du. Başbuğ, neredeyse kurulun beynini temsil ediyordu. Çünkü MGK'daki görevi sırasında, kurulun en önemli bölümü, Toplumla İlişkiler Daire Başkanlığı, Başbuğ'a bağlıydı. 28 Şubat sürecini başarıya götürecek olan psikolojik harp buradan yürütülüyordu.
Bu görev daha sonra Başbuğ'un çok işine yarayacak, basında geniş bir arkadaş çevresi oluşturmasını sağlayacaktı. O dönemde görev yapan Ankaralı gazeteciler Genelkurmay Başkanlığı döneminde Başbuğ'a adeta siper olacaklardı. Başbuğ'a atfedilen "Entelektüel Paşa" benzetmesi de bu gazetecilerin kalemlerinden çıkmıştı.
"KARİYERİST" OLMAKLA SUÇLANDI
Başbuğ, hem Hilmi Özkök'ün hem de Yaşar Büyükanıt'ın Genelkurmay başkanlığı yıllarında bu iki isimle birlikte hareket etmişti. Bu yüzden de Şener Eruygur'un etrafında gruplaşan komutanlar tarafından "kariyerist" olmakla suçlanmıştı.
Ortaya çıkartılan darbe planlarında dönemin Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur, Hilmi Özkök ve Aytaç Yalman'ı bertaraf ederek Genelkurmay başkanı olmak istiyordu. Eruygur'un ardında da aynı göreve dönemin Birinci Ordu Komutanı Org. Hurşit Tolon gelecekti. Bu durumda da hem Büyükanıt'ın hem de Başbuğ'un önü kapanacaktı. 28 Şubat sürecinde Çevik Bir-Hüseyin Kıvrıkoğlu çekişmesinin bir benzeri "Sarıkız" darbe planı çerçevesinde yaşanıyordu. Darbe senaryoları ile Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) içindeki iktidar kavgası iç içe geçmişti. Başbuğ bu dönemde Özkök ve Büyükanıt ikilisi ile birlikte hareket etmişti. Dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek, Başbuğ'u kendileriyle birlikte hareket etmesi için uyarmıştı.
İlker Başbuğ, bu olaylar sırasında hiç dikkat çekmeden Genelkurmay başkanlığı yolunda emin adımlarla ilerliyordu. Nitekim Kara Kuvvetleri Komutanlığı dönemini de kazasız belasız atlattığını düşünürken basına bir fotoğraf servis edildi. Başbuğ bu fotoğrafta, Kudüs'te Musevilerce kutsal kabul edilen Ağlama Duvarı önünde dua ediyordu. Servis edenler bu fotoğrafın devamında Başbuğ'un Mescid-i Aksa'da namaz kılarken çektirdiği fotoğrafı ise sansürlemişlerdi.
TARAF NEFES ALDIRMADI
İlker Başbuğ adını kamuoyu gündemine taşıyan ilk haber 13 Haziran 2008 günü yayımlandı. Taraf'tan Mehmet Baransu'nun haberine göre henüz Kara Kuvvetleri Komutanı olan Başbuğ, 4 Mart'ta Osman Paksüt'le görüşmüştü. Haberde Paksüt'ün karargâha hangi araçla geldiği, aracın plakası, görüşmenin yapıldığı saatler, görüşme sırasında karargâhta yaşananlar tüm ayrıntısıyla verilmişti. Devletin en üst kademesinde yer alan isimlerin birbirleriyle görüşmesinde aslında olağanüstü bir durum yoktu. Ancak görüşmeyi anlamlı ve önemli kılan tarihti. Başbuğ-Paksüt görüşmesinden sadece bir hafta önce başörtüsünü üniversitelerdeserbest bırakan Anayasa değişikliği meclisten geçmişti. Bu değişikliği CHP alelacele Anayasa Mahkemesi'ne götürmüştü. Başbuğ-Paksüt görüşmesinden çok kısa bir süre sonra da Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, AK Parti'ye kapatma davası açtı.
İkilinin yaptığı görüşmenin ortaya çıkması kamuoyuna bomba gibi düştü. Başbuğ ve Paksüt görüşmeyi doğruladılar. Yalanladıkları görüşmenin içeriğiydi. Ancak hem kısa bir yazılı açıklama ile yetinen Genelkurmay Başkanlığı hem de Osman Paksüt konunun üzerine gitmeyerek, nisyana terk ettiler. Nitekim bu tarihi görüşme Türkiye'nin sıcak gündem maddelerinin arasında unutuldu gitti.
"Entelektüel Paşa" imajını yerle bir eden konuşma
Aktütün saldırısı sonrası Başbuğ’un Balıkesir’de yaptığı sert konuşma hakkında kamuoyunda oluşan ‘Entelektüel Paşa’ imajını zedeledi. Yeni Genelkurmay başkanı okuyan, düşünen, ciddi yazarlardan referans verebilen bir isimdi. Entelektüel bir kimliği olduğu vurgusu yapılıyordu çeşitli yazarlar tarafından. Ancak tüm sihir Aktütün Karakolu baskınının ardından Başbuğ'un Balıkesir'de yaptığı konuşma ile yerle bir oldu. Genelkurmay Başkanı olmasının üzerinden bir ay geçtikten sonra 3 Ekim 2008'de Aktütün Karakolu basıldı.
‘DİKKATLİ OLUN’
Baskından 10 gün sonra Taraf Gazetesi baskının görüntülerini yayımladı. Başbuğ, bu görüntüler üzerine 15 Ekim 2008'de Balıkesir'de basın toplantısı düzenledi ve gazeteyi çok ağır dille tehdit etti: "Herkesi dikkatli olmaya davet ediyorum. Benim bugün size söyleyeceğim bunlardır."
Bu konuşmanın ardından Başbuğ yazarlar tarafından kıyasıya eleştirildi. Görev süresi içerisinde Başbuğ'un en çok canını sıkan ve canını yakan İrticayla Mücadele Eylem Planı'nın Taraf'ta yayımlanması oldu. Albay Dursun Çiçek imzasını taşıyan belgeye göre AK Parti ve Fethullah Gülen grubu bitirilecekti. Bunun için masum insanlara komplo kurulması, evlerine silah konulup, ardından askerlerin yapacağı baskınla yakalanmasının sağlanması gibi içerisinde onlarca komplo ve tuzağın olduğu plan TSK'nin başını oldukça ağrıtacağa benziyordu.
"KAĞIT PARÇASI" DEDİ AMA...
Belgenin içeriğiyle ilgili bir şey söylemeyen Başbuğ'un dayandığı nokta belgenin fotokopi olmasıydı. Başbuğ'a göre belge kâğıt parçasıydı. Dikkate almaya değmezdi. Ancak aylar süren tartışmaların ardından belgenin orijinali savcılığa gönderildi. Bu arada TSK'nın hükümeti yıpratmak amacıyla internet siteleri oluşturduğu, bunun karargâhın planlı bir çalışması olduğu ortaya çıktı. Başbuğ, sitelerin Genelkurmay Başkanlığı'nın emriyle kurulduğunu doğruladı.
Karargâhlarda arama yapıldı
İlker Başbuğ'un Genelkurmay Başkanlığı'nın ikinci yılı da birincisini aratmayacak olaylarla dolu geçti. Art arda yaşanan karakol baskınları kamuoyunda çokça tartışıldı. Her karakol baskının ardından, buralara baskın yapılacağıyla ilgili bir belge ortaya çıktı. Başbakan yardımcısı Bülent Arınç'a suikast yapılacağı gerekçesiyle iki ay takip edilen araçta yakalananlar ise rütbeli askerlerdi.
Bu askerler Özel Kuvvetler Komutanlığı'ndagörev yapıyordu. Bunun üzerine savcılık emri eli ile Özel Kuvvetler Komutanlığı'nınkarargâhı basıldı. Sadece karargâhı basılan bu komutanlık değildi. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'nınAnkara'daki karargâhı, Gölcük Donanma Komutanlığı ve Aksaz Deniz Üs Komutanlığı karargâhlarındada arama yapıldı. Türkiye tarihinde böylesi ilk defa yaşanıyordu.
Erzincan ve Kayseri'de başlatılan soruşturmalar ve yapılan operasyonlar sonucunda da Hava Kuvvetleri Adli Müşaviri Alb. Zeki Üçok ve 3. Ordu Komutanı Org. Saldıray Berk başta olmak üzere yargılanmaya başladı.
Balyoz planlarını bozdu
Ama Başbuğ döneminin en flaş skandalı Balyoz Darbe Planı'nın ortaya çıkması oldu. Buna göre 2003'te 1. Ordu Komutanı Çetin Doğan başkanlığında bir grup darbe yapma kararı almış ve harekete geçmişti. İşte yıllar sonra bu planın beş bin sayfayı tutan belgeleri bir bavulla Taraf Gazetesi'nden Mehmet Baransu'ya ulaştırıldı. Taraf da günlerce manşetten darbe iddialarını yayımladı. Başbuğ, bu defa belgeleri çok ciddiye aldı. En azından medyanın karşısına çıktığında böyle davrandı. Balyoz Darbe Planı, Başbuğ'un geleceğe yönelik tüm planlarını altüst etti. Bu planın ilk sonuçları da 2010 Ağustos Yüksek Askeri Şura toplantısına damgasını vurdu. TSK'nın terfi listesi bu plan ve iddialar yüzünden tepeden tırnağa değişti.
Kafes Eylem Planı, Heronlarla ilgili tartışmalar, Hatay-Dörtyol'da yaşanan olaylarda JİTEM'in rolü, Parola; 'Adi Başbakan', Çukurca'da altı askerin TSK'ya ait bir mayına basarak şehit olması, şehit ailelerinin ilk defa Genelkurmay Başkanlığı önünde TSK aleyhine açıklama yapması yaşanan diğer skandalların yanında gölgede kaldı.
Işık Koşaner'e enkaz bıraktı
İlker Başbuğ iki yıl boyunca tüm tartışmaların odağındaydı. En çok konuşulan ve konuşan, en çok tartışılan Genelkurmay Başkanı oldu. Başbuğ'un başkanlık yaptığı son Yüksek Askeri Şûra toplantısı Başbuğ döneminde TSK'nın nereden nereye geldiğinin resmiydi. Şûraya katılan iki ordu komutanı sanıktı ve yargılanıyordu.Bir orgeneral başbakandan, diğeri cumhurbaşkanından veto yemişti. Her şeyi değiştirmek için gelen Başbuğ, tabiri yerindeyse arkasında bir enkaz bırakmıştı. Org. Işık Koşaner'i bu anlamda oldukça zor günler bekliyordu.
Başbuğ emekli olduktan sonra boş durmadı, kitaplar yazdı. Ancak Başbuğ için en acı sürpriz 2012 yılının ilk günlerinde yaşandı. İnternet Andıcı Davası kapsamında ifadesi alınan Başbuğ, tutuklandı ve Ergenekon Davası'na dahil edildi. Şimdi de aynı davanın en önemli hükümlüsü.
Bugün Gazetesi
MGK'daki görevi sırasında, kurulun en önemli bölümü, Toplumla İlişkiler Daire Başkanlığı, İlker Başbuğ'a bağlıydı. 28 Şubat sürecini başarıya götürecek olan psikolojik harp buradan yürütülüyordu.
- Başbuğ, 28 Şubat süreciyle birlikte son derece kritik yerlerde görev almıştı.
- Başbuğ ve Paksüt'ün yaptığı görüşmenin ortaya çıkması kamuoyuna bomba gibi düştü.
- Başbuğ'a göre belge kâğıt parçasıydı. Ancak aylar süren tartışmaların ardından belgenin orijinali savcılığa gönderildi.
- Başbuğ döneminin en flaş skandalı Balyoz Darbe Planı'nın ortaya çıkması oldu.
- Kafes Eylem Planı, Heronlarla ilgili tartışmalar, Parola; 'Adi Başbakan' yaşanan diğer skandallardı..
- Bülent Arınç'a suikast yapılacağı gerekçesiyle iki ay takip edilen araçta yakalananlar rütbeli asker çıkmıştı.
İlker Başbuğ , Kara Kuvvetleri Komutanlığı dönemine kadar çok göz önünde olmamıştı. 28 Şubat sürecinde Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği Başyardımcılığıgörevini üstlendi. Süreci hedefe götüren Milli Güvenlik Kurulu Toplumla İlişkiler Daire Başkanlığı ona bağlıydı...
Beş yıldır devam eden Ergenekon Davası 5 Ağustos pazartesi günü sonuçlandı. 19 kişi ömür boyu hapis cezasına çarptırılırken onlarca kişi de farklı hapis cezaları aldı. Mahkeme kararını açıkladıktan sonra aldığı ceza en çok tartışılan isim ise Genelkurmay eski Başkanı Org. İlker Başbuğ oldu. Yargıtay mahkemenin verdiği hapis cezalarını onayladığı takdirde Başbuğ ömür boyu hapis yatacak.
Balkan Savaşı'ndan sonra Makedonya'nın Manastır şehrinden Türkiye göç eden bir ailenin çocuğu olarak 29 Nisan 1943'te dünyaya gelen Başbuğ, sadece bugün tartışılan bir isim değil. Kamuoyunun önüne çok çıkmadan, Kara Kuvvetleri Komutanlığı döneminden itibaren gündemin merkezine yerleşmişti. Dönemin Anayasa Mahkemesi Başkan Vekili Osman Paksüt ile bir araya gelmesi olay olmuştu.
Bugün Gazetesi'nden Tuncay Opçin'in haberine göre, 50 yıllık meslek hayatında yurtdışında çalışmış, yıldızını kurmaylıkla "kızartmış" Başbuğ, Kara Kuvvetleri Komutanlığı dönemine kadar çok göz önünde olmamıştı. Ancak Başbuğ, 28 Şubat süreciyle birlikte son derece kritik yerlerde görev almıştı. Hiç şüphesiz bunlar arasında en önemlisi Milli Güvenlik Kurulu (MGK) Genel Sekreterliği Başyardımcılığı'ydı.
28 Şubat sürecinde MGK hayati öneme sahipti. Prof. Necmettin Erbakan başkanlığındakiRefahyol Hükümeti'nin istifa ettirilmesinde başat rol MGK'daydı. Hükümet ile kurulun asker üyeleri birbirleriyle kurulda hesaplaşıyor, her ay düzenli yapılan kurul toplantıları kamuoyu tarafından dikkatle takip ediliyordu. Zaten sürece adını veren de 28 Şubat 1997 tarihinde yapılan kurul toplantısıydı.
28 ŞUBAT’IN GİZLİ BEYNİ
Kurulda siyasi tartışmaların en yoğun olduğu zamanda genel sekreterlik görevini İlhan Kılıç yürütmüştü. Kılıç daha sonra hava kuvvetleri komutanı olacak, yerine de Necdet Timur gelecekti. Timur'un genel sekreterliği döneminde başyardımcısı İlker Başbuğ'du. Başbuğ, neredeyse kurulun beynini temsil ediyordu. Çünkü MGK'daki görevi sırasında, kurulun en önemli bölümü, Toplumla İlişkiler Daire Başkanlığı, Başbuğ'a bağlıydı. 28 Şubat sürecini başarıya götürecek olan psikolojik harp buradan yürütülüyordu.
Bu görev daha sonra Başbuğ'un çok işine yarayacak, basında geniş bir arkadaş çevresi oluşturmasını sağlayacaktı. O dönemde görev yapan Ankaralı gazeteciler Genelkurmay Başkanlığı döneminde Başbuğ'a adeta siper olacaklardı. Başbuğ'a atfedilen "Entelektüel Paşa" benzetmesi de bu gazetecilerin kalemlerinden çıkmıştı.
"KARİYERİST" OLMAKLA SUÇLANDI
Başbuğ, hem Hilmi Özkök'ün hem de Yaşar Büyükanıt'ın Genelkurmay başkanlığı yıllarında bu iki isimle birlikte hareket etmişti. Bu yüzden de Şener Eruygur'un etrafında gruplaşan komutanlar tarafından "kariyerist" olmakla suçlanmıştı.
Ortaya çıkartılan darbe planlarında dönemin Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur, Hilmi Özkök ve Aytaç Yalman'ı bertaraf ederek Genelkurmay başkanı olmak istiyordu. Eruygur'un ardında da aynı göreve dönemin Birinci Ordu Komutanı Org. Hurşit Tolon gelecekti. Bu durumda da hem Büyükanıt'ın hem de Başbuğ'un önü kapanacaktı. 28 Şubat sürecinde Çevik Bir-Hüseyin Kıvrıkoğlu çekişmesinin bir benzeri "Sarıkız" darbe planı çerçevesinde yaşanıyordu. Darbe senaryoları ile Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) içindeki iktidar kavgası iç içe geçmişti. Başbuğ bu dönemde Özkök ve Büyükanıt ikilisi ile birlikte hareket etmişti. Dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek, Başbuğ'u kendileriyle birlikte hareket etmesi için uyarmıştı.
İlker Başbuğ, bu olaylar sırasında hiç dikkat çekmeden Genelkurmay başkanlığı yolunda emin adımlarla ilerliyordu. Nitekim Kara Kuvvetleri Komutanlığı dönemini de kazasız belasız atlattığını düşünürken basına bir fotoğraf servis edildi. Başbuğ bu fotoğrafta, Kudüs'te Musevilerce kutsal kabul edilen Ağlama Duvarı önünde dua ediyordu. Servis edenler bu fotoğrafın devamında Başbuğ'un Mescid-i Aksa'da namaz kılarken çektirdiği fotoğrafı ise sansürlemişlerdi.
TARAF NEFES ALDIRMADI
İlker Başbuğ adını kamuoyu gündemine taşıyan ilk haber 13 Haziran 2008 günü yayımlandı. Taraf'tan Mehmet Baransu'nun haberine göre henüz Kara Kuvvetleri Komutanı olan Başbuğ, 4 Mart'ta Osman Paksüt'le görüşmüştü. Haberde Paksüt'ün karargâha hangi araçla geldiği, aracın plakası, görüşmenin yapıldığı saatler, görüşme sırasında karargâhta yaşananlar tüm ayrıntısıyla verilmişti. Devletin en üst kademesinde yer alan isimlerin birbirleriyle görüşmesinde aslında olağanüstü bir durum yoktu. Ancak görüşmeyi anlamlı ve önemli kılan tarihti. Başbuğ-Paksüt görüşmesinden sadece bir hafta önce başörtüsünü üniversitelerdeserbest bırakan Anayasa değişikliği meclisten geçmişti. Bu değişikliği CHP alelacele Anayasa Mahkemesi'ne götürmüştü. Başbuğ-Paksüt görüşmesinden çok kısa bir süre sonra da Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, AK Parti'ye kapatma davası açtı.
İkilinin yaptığı görüşmenin ortaya çıkması kamuoyuna bomba gibi düştü. Başbuğ ve Paksüt görüşmeyi doğruladılar. Yalanladıkları görüşmenin içeriğiydi. Ancak hem kısa bir yazılı açıklama ile yetinen Genelkurmay Başkanlığı hem de Osman Paksüt konunun üzerine gitmeyerek, nisyana terk ettiler. Nitekim bu tarihi görüşme Türkiye'nin sıcak gündem maddelerinin arasında unutuldu gitti.
"Entelektüel Paşa" imajını yerle bir eden konuşma
Aktütün saldırısı sonrası Başbuğ’un Balıkesir’de yaptığı sert konuşma hakkında kamuoyunda oluşan ‘Entelektüel Paşa’ imajını zedeledi. Yeni Genelkurmay başkanı okuyan, düşünen, ciddi yazarlardan referans verebilen bir isimdi. Entelektüel bir kimliği olduğu vurgusu yapılıyordu çeşitli yazarlar tarafından. Ancak tüm sihir Aktütün Karakolu baskınının ardından Başbuğ'un Balıkesir'de yaptığı konuşma ile yerle bir oldu. Genelkurmay Başkanı olmasının üzerinden bir ay geçtikten sonra 3 Ekim 2008'de Aktütün Karakolu basıldı.
‘DİKKATLİ OLUN’
Baskından 10 gün sonra Taraf Gazetesi baskının görüntülerini yayımladı. Başbuğ, bu görüntüler üzerine 15 Ekim 2008'de Balıkesir'de basın toplantısı düzenledi ve gazeteyi çok ağır dille tehdit etti: "Herkesi dikkatli olmaya davet ediyorum. Benim bugün size söyleyeceğim bunlardır."
Bu konuşmanın ardından Başbuğ yazarlar tarafından kıyasıya eleştirildi. Görev süresi içerisinde Başbuğ'un en çok canını sıkan ve canını yakan İrticayla Mücadele Eylem Planı'nın Taraf'ta yayımlanması oldu. Albay Dursun Çiçek imzasını taşıyan belgeye göre AK Parti ve Fethullah Gülen grubu bitirilecekti. Bunun için masum insanlara komplo kurulması, evlerine silah konulup, ardından askerlerin yapacağı baskınla yakalanmasının sağlanması gibi içerisinde onlarca komplo ve tuzağın olduğu plan TSK'nin başını oldukça ağrıtacağa benziyordu.
"KAĞIT PARÇASI" DEDİ AMA...
Belgenin içeriğiyle ilgili bir şey söylemeyen Başbuğ'un dayandığı nokta belgenin fotokopi olmasıydı. Başbuğ'a göre belge kâğıt parçasıydı. Dikkate almaya değmezdi. Ancak aylar süren tartışmaların ardından belgenin orijinali savcılığa gönderildi. Bu arada TSK'nın hükümeti yıpratmak amacıyla internet siteleri oluşturduğu, bunun karargâhın planlı bir çalışması olduğu ortaya çıktı. Başbuğ, sitelerin Genelkurmay Başkanlığı'nın emriyle kurulduğunu doğruladı.
Karargâhlarda arama yapıldı
İlker Başbuğ'un Genelkurmay Başkanlığı'nın ikinci yılı da birincisini aratmayacak olaylarla dolu geçti. Art arda yaşanan karakol baskınları kamuoyunda çokça tartışıldı. Her karakol baskının ardından, buralara baskın yapılacağıyla ilgili bir belge ortaya çıktı. Başbakan yardımcısı Bülent Arınç'a suikast yapılacağı gerekçesiyle iki ay takip edilen araçta yakalananlar ise rütbeli askerlerdi.
Bu askerler Özel Kuvvetler Komutanlığı'ndagörev yapıyordu. Bunun üzerine savcılık emri eli ile Özel Kuvvetler Komutanlığı'nınkarargâhı basıldı. Sadece karargâhı basılan bu komutanlık değildi. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'nınAnkara'daki karargâhı, Gölcük Donanma Komutanlığı ve Aksaz Deniz Üs Komutanlığı karargâhlarındada arama yapıldı. Türkiye tarihinde böylesi ilk defa yaşanıyordu.
Erzincan ve Kayseri'de başlatılan soruşturmalar ve yapılan operasyonlar sonucunda da Hava Kuvvetleri Adli Müşaviri Alb. Zeki Üçok ve 3. Ordu Komutanı Org. Saldıray Berk başta olmak üzere yargılanmaya başladı.
Balyoz planlarını bozdu
Ama Başbuğ döneminin en flaş skandalı Balyoz Darbe Planı'nın ortaya çıkması oldu. Buna göre 2003'te 1. Ordu Komutanı Çetin Doğan başkanlığında bir grup darbe yapma kararı almış ve harekete geçmişti. İşte yıllar sonra bu planın beş bin sayfayı tutan belgeleri bir bavulla Taraf Gazetesi'nden Mehmet Baransu'ya ulaştırıldı. Taraf da günlerce manşetten darbe iddialarını yayımladı. Başbuğ, bu defa belgeleri çok ciddiye aldı. En azından medyanın karşısına çıktığında böyle davrandı. Balyoz Darbe Planı, Başbuğ'un geleceğe yönelik tüm planlarını altüst etti. Bu planın ilk sonuçları da 2010 Ağustos Yüksek Askeri Şura toplantısına damgasını vurdu. TSK'nın terfi listesi bu plan ve iddialar yüzünden tepeden tırnağa değişti.
Kafes Eylem Planı, Heronlarla ilgili tartışmalar, Hatay-Dörtyol'da yaşanan olaylarda JİTEM'in rolü, Parola; 'Adi Başbakan', Çukurca'da altı askerin TSK'ya ait bir mayına basarak şehit olması, şehit ailelerinin ilk defa Genelkurmay Başkanlığı önünde TSK aleyhine açıklama yapması yaşanan diğer skandalların yanında gölgede kaldı.
Işık Koşaner'e enkaz bıraktı
İlker Başbuğ iki yıl boyunca tüm tartışmaların odağındaydı. En çok konuşulan ve konuşan, en çok tartışılan Genelkurmay Başkanı oldu. Başbuğ'un başkanlık yaptığı son Yüksek Askeri Şûra toplantısı Başbuğ döneminde TSK'nın nereden nereye geldiğinin resmiydi. Şûraya katılan iki ordu komutanı sanıktı ve yargılanıyordu.Bir orgeneral başbakandan, diğeri cumhurbaşkanından veto yemişti. Her şeyi değiştirmek için gelen Başbuğ, tabiri yerindeyse arkasında bir enkaz bırakmıştı. Org. Işık Koşaner'i bu anlamda oldukça zor günler bekliyordu.
Başbuğ emekli olduktan sonra boş durmadı, kitaplar yazdı. Ancak Başbuğ için en acı sürpriz 2012 yılının ilk günlerinde yaşandı. İnternet Andıcı Davası kapsamında ifadesi alınan Başbuğ, tutuklandı ve Ergenekon Davası'na dahil edildi. Şimdi de aynı davanın en önemli hükümlüsü.
Bugün Gazetesi
Yorumlar