Dokuz Büyük Tehdit ve Tehlike
Birinci tehlike: Ermeni tehcirinin (sürgününün) yüzüncü yıldönümünde, 2015’te Türkiye aleyhinde
dünya çapında genel ve yoğun bir karalama, kötüleme, kınama kampanyası açılacaktır. Buna hazır değiliz, bu konuda ciddî hazırlıklar yoktur.
İkinci tehlike: Önümüzdeki sonbaharda okullar ve üniversiteler açıldıktan sonra Gezi fitnesinin ikinci perdesi sahneye konacaktır. Bu konuda yurt içinde ve dünyada hummalı hazırlıklar yapılmaktadır. Geziciler, eskisine nispetle çok bilenmiş, çok birikimli, çok tecrübeli, çok teçhizatlı olacaklardır.
Üçüncü tehlike: Gezi fitnesine zemin hazırlamak üzere iktisat, maliye, ticaret, iş hayatında yapay krizler çıkartacaklar, başarılı olurlarsa Türkiyeyi çökertecekler, Yunanistana benzeteceklerdir.
Dördüncü tehlike: Sosyal barışı toplumsal mutabakatı berhava edeceklerdir. Halkı birbirine düşman kamplara ayıracaklardır.
Beşinci tehlike: Dominant unsur olan Sünnî kesimi bin parçaya ayırmışlar, ortaya bir İslam Protestanlığı çıkartmışlardır. Müslümanları birbirine düşürmeye çalışacaklardır.
Altıncı tehlike: Amaçlarına ulaşmak için büyük ses getirecek cinayetler işleyebilirler.
Yedinci tehlike: Büyük sabotajlar, terör hareketleri yapabilirler.
Sekizinci tehlike: Seçilmiş siyasî iktidarla büyük bir dinî cemaati birbirine rakip hale getirip dengeleri bozabilirler.
Dokuzuncu tehlike: Meclis’teki aritmetiği bozup vahim krizler meydana getirebilirler.
Çoğunluğu oluşturan Sünnî kesimin yukarıda saydığım tehlike ve tehditlere karşı çok ciddî ve planlı tedbirler alması gerekir. Bu tedbirlerin alındığını sanmıyorum, görmüyorum.
Sünnîler yıllardan beri planlı ve programlı şekilde bölünmekte, birbirinden tamamen kopuk cemaat ve sektlere ayrılmaktadır. Tedbir alacak halleri kalmamıştır.
Gezi fitnesinden ve Mısır faciasından sonra tedbir alınmaması gösteriyor ki, Sünnî çoğunluğun
uyanması çok zordur.
27 Mayıs 1960’da Müslümanlar gafil avlanmışlardı. Aradan 50 küsur yıl geçti, köprülerin altından nice sular aktı ama koyu gaflet devam ediyor.
1960’daki gaflet mazur görülebilirdi ama 2013’teki gafletin meşru mazereti olmayacaktır.
Birinci tehlike: Ermeni tehcirinin (sürgününün) yüzüncü yıldönümünde, 2015’te Türkiye aleyhinde
dünya çapında genel ve yoğun bir karalama, kötüleme, kınama kampanyası açılacaktır. Buna hazır değiliz, bu konuda ciddî hazırlıklar yoktur.
İkinci tehlike: Önümüzdeki sonbaharda okullar ve üniversiteler açıldıktan sonra Gezi fitnesinin ikinci perdesi sahneye konacaktır. Bu konuda yurt içinde ve dünyada hummalı hazırlıklar yapılmaktadır. Geziciler, eskisine nispetle çok bilenmiş, çok birikimli, çok tecrübeli, çok teçhizatlı olacaklardır.
Üçüncü tehlike: Gezi fitnesine zemin hazırlamak üzere iktisat, maliye, ticaret, iş hayatında yapay krizler çıkartacaklar, başarılı olurlarsa Türkiyeyi çökertecekler, Yunanistana benzeteceklerdir.
Dördüncü tehlike: Sosyal barışı toplumsal mutabakatı berhava edeceklerdir. Halkı birbirine düşman kamplara ayıracaklardır.
Beşinci tehlike: Dominant unsur olan Sünnî kesimi bin parçaya ayırmışlar, ortaya bir İslam Protestanlığı çıkartmışlardır. Müslümanları birbirine düşürmeye çalışacaklardır.
Altıncı tehlike: Amaçlarına ulaşmak için büyük ses getirecek cinayetler işleyebilirler.
Yedinci tehlike: Büyük sabotajlar, terör hareketleri yapabilirler.
Sekizinci tehlike: Seçilmiş siyasî iktidarla büyük bir dinî cemaati birbirine rakip hale getirip dengeleri bozabilirler.
Dokuzuncu tehlike: Meclis’teki aritmetiği bozup vahim krizler meydana getirebilirler.
Çoğunluğu oluşturan Sünnî kesimin yukarıda saydığım tehlike ve tehditlere karşı çok ciddî ve planlı tedbirler alması gerekir. Bu tedbirlerin alındığını sanmıyorum, görmüyorum.
Sünnîler yıllardan beri planlı ve programlı şekilde bölünmekte, birbirinden tamamen kopuk cemaat ve sektlere ayrılmaktadır. Tedbir alacak halleri kalmamıştır.
Gezi fitnesinden ve Mısır faciasından sonra tedbir alınmaması gösteriyor ki, Sünnî çoğunluğun
uyanması çok zordur.
27 Mayıs 1960’da Müslümanlar gafil avlanmışlardı. Aradan 50 küsur yıl geçti, köprülerin altından nice sular aktı ama koyu gaflet devam ediyor.
1960’daki gaflet mazur görülebilirdi ama 2013’teki gafletin meşru mazereti olmayacaktır.
Gezi fitnesinden ve Mısır faciasından sonra Dokuz Büyük Tehdit ve Tehlike Dikkatli Olalim KARDESLERIM
Perşembe, Ağustos 22, 2013
Mehmet Şevket Eygi
|
Yorumlar