Yalan Yazan Tarih utansın
Minberde başı açık imamın hutbesi
Ezanın ve Kur’an’ın Türkçe okutulması Bu icraatın sahneye
konulmasına şahid olan Sadettin Kaynak, ilk Türkçe hutbenin nasıl okunduğunu ve meydana gelen hadisenin nasıl bastırıldığını şu şekilde anlatıyor:
Fırakla okunan hutbe:
Türkçe Kur’an’ın anlattığım bu tecrübesinden sonra, Fatih Cami’nde ilk defa Türkçe Kur’an okudum. Bunu müteakip, Türkçe hutbeye sıra gelmişti.
Atatürk, ‘Haydi bakalım! Türkçe hutbeyi de Süleymaniye Cami’nde mukabele ile oku! Ama, okuyacağını evvela bir tertip et, bir göreyim!“ dedi. Yazdım, verdim. Beğendi. Fakat, „Paşam. Bende hitabet kâbiliyeti yok. Bu başka bir iş, hafızlığa benzemez!“ dedim.Zararı yok! Bir tecrübe edelim!“ buyurdu. Bunun üzerine tekrar sordum: „Hutbeye çıkarken sarık saracak mıyım?“
-Hayır, sarığı bırak! Benim gibi baş açık ve fıraklı!..2
-Ne diyeyim, inkılap yapılıyor, peki! dedim.
O gün, hınca hınç dolan Süleymaniye Cami’nde cemaat arasına karışmış yüz elli de sivil polis vardı.Bu tedbirin isabetli olduğu çok geçmeden anlaşıldı.Ben Türkçe hutbeyi okur okumaz, kalabalık arasından, bilahare Arap olduğu anlaşılan biri sesini yükselterek,Bu namaz olmadı!“ diye bağırdı.
Fakat çok şükür, itiraz eden yalnız bu Arap idi. Onu da derhal karakola götürdüler!“
KAYNAK:(Niyazi Ahmet Banoğlu, Atatürk’ün İstanbul’daki Hayatı, c. 2, sf. 352)
Ezanın ve Kur’an’ın Türkçe okutulması Bu icraatın sahneye
konulmasına şahid olan Sadettin Kaynak, ilk Türkçe hutbenin nasıl okunduğunu ve meydana gelen hadisenin nasıl bastırıldığını şu şekilde anlatıyor:
Fırakla okunan hutbe:
Türkçe Kur’an’ın anlattığım bu tecrübesinden sonra, Fatih Cami’nde ilk defa Türkçe Kur’an okudum. Bunu müteakip, Türkçe hutbeye sıra gelmişti.
Atatürk, ‘Haydi bakalım! Türkçe hutbeyi de Süleymaniye Cami’nde mukabele ile oku! Ama, okuyacağını evvela bir tertip et, bir göreyim!“ dedi. Yazdım, verdim. Beğendi. Fakat, „Paşam. Bende hitabet kâbiliyeti yok. Bu başka bir iş, hafızlığa benzemez!“ dedim.Zararı yok! Bir tecrübe edelim!“ buyurdu. Bunun üzerine tekrar sordum: „Hutbeye çıkarken sarık saracak mıyım?“
-Hayır, sarığı bırak! Benim gibi baş açık ve fıraklı!..2
-Ne diyeyim, inkılap yapılıyor, peki! dedim.
O gün, hınca hınç dolan Süleymaniye Cami’nde cemaat arasına karışmış yüz elli de sivil polis vardı.Bu tedbirin isabetli olduğu çok geçmeden anlaşıldı.Ben Türkçe hutbeyi okur okumaz, kalabalık arasından, bilahare Arap olduğu anlaşılan biri sesini yükselterek,Bu namaz olmadı!“ diye bağırdı.
Fakat çok şükür, itiraz eden yalnız bu Arap idi. Onu da derhal karakola götürdüler!“
KAYNAK:(Niyazi Ahmet Banoğlu, Atatürk’ün İstanbul’daki Hayatı, c. 2, sf. 352)
Yorumlar