Çapulcular Partisi
Çapul partisi verme niyetinde değilim.
Hele hele 'Çapulcular Partisi' gibi bir denemeye hiç niyetim yoktur.
''Çapul dansı' mı dediniz…
Zaten şu sıra dans eden çok olduğu için,bel hareketlerinden uzak durup, omurgalı olmayı tercih edenlerdenim.
Omurgasızlara inat…
Gezi Parkı ile varlıklarını geç keşfettiğimiz, 'Çiçek çocuklar'ın mizah dünyamıza çok büyük katkıları olabilirdi.
Muhteris siyasetçiler ve şiddetten beslenen örgütler olmasaydı.
Gırgır ve Fırt dergileri ile büyümüş biri olarak onların esprilerinde, 'Deli Ziya'yı,'Avanak Avni'yi bulmuştum.
Hani, 'O son birayı yasaklamayacaktın' diye bir duvar yazısı var ya, benim örgütlere olan kızgınlığım da oradan.
'O son espriyi gölgeleyemeyecektiniz.'
Gaz sıkana, 'Polis kardeş gerçekten gözümüzü yaşartıyorsun' zekasını ben nereden bulacağım.
Üç çocuk isteyen Başbakan'a, 'Bizim gibi üç çocuk ister misin?' diye sorana da şapka çıkarırım.
O yüzden, 'On-Line çocukları' anlamak için, Jean Twenge'nin, 'Ben Nesli'ni okumak yerine, bu çocuklarla oturup ikimuhabbet çevirmeyi tercih ederim.
Bunlar bir yanıyla küresel, diğer tarafıyla yerli, ayrıca her an kendilerini,'Update' edebilen çocuklar.
Öyle ki, Gezi Parkı eylemleri başladığı zamanın 'On-Line çocukları' ile eylem sonrası çocuklar arasında da fark olacak.
Eylem sayesinde bilgisayarın başından kalkıp, otla, çöple, çiçekle böcekle ve bol miktarda da gazla tanışma fırsatları oldu.
Gazeteci dostum Elif Çakır'a göre, bu gençlerle en iyi anlaşacak kişi Başbakan Erdoğan.
Bakmayın öyle ters düştüklerine.
Tayyip Bey bu çocuklarla Taksim Meydanı'nda bir futbol maçı oynasa alayı, 'Çak' yapar.
Evinde bile televizyonu takım elbiseli kravatlı izleyen Devlet Bahçeli ile mi, yoksa devlet memuru tabiatlı Kemal Kılıçdaroğlu ile mi eğlenecekler?
Ayrıca kazanan tarafa kupa olarak bir tüp 'Biber Gazı' hediye edilsin.
Bizim siyasetimizde eksik olan bir şeyi bize hatırlattı bu çocuklar.
Mizah.
Ünlü İngiliz politikacı Churchill, soğuk esprileri ile ünlüydü.
'Efendim eğer benim kocam olsaydınız sizi zehirlerdim' diyen kadına, 'Hanımefendi eğer siz benim karım olsaydınız zehri içerdim' yanıtını vermişti.
Erdal İnönü'nün de farklı bir espri yeteneği vardı.
SHP'de hiziplerin birbirini yediği bir sırada Erdal İnönü, kalabalık bir grupla restorana gitmişti.
Garson, 'Ne yersiniz efendim' diye sorunca, 'Teşekkürler biz birbirimizi yiyeceğiz' yanıtını vermişti.
Mizah deyince bakın ben de yumuşadım.
Oysa aktaracağım şey başkaydı.
Yandaşız, falan ama bir katkımız olsun bu çocuklara.
Polis gibi gaz sıkmak ya da romantik yazarlar gibi gaz vermek suretiyle bu işi yapmaya niyetli değilim.
Tam kitabın ortasından konuşacağım.
Gençler, Başbakan'ın, 'Çapulcu'sözünden bir metafor ürettiniz ya.
Çaptan düşmüş birçok isim sizin sayenizde hatırlanmak için, 'Çapulcuyum' diye ortaya çıktı ya.
Çapul edebiyatından söz ediyorum canım.
Bu sözün patenti Recep Tayyip Erdoğan'a değil, Atatürk'e ait.
Bakın eyleminize bir de Kemalist boyuteklemiş oldum.
Atatürk, Halk Fırkası'nı kurmayı kafaya koymuş.
'Ben Halk Fırkası namı altında bir fırka teşkil edeceğim' diyor.
Bunun için de Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Grubu'nun fırkaya dönüştürülmesi kararı alıyor. Ama buna itiraz edenler var.
19 Ocak 1923'te İzmit'te halkın karşısına çıkıyor ve bakın bunlara nasıl cevap veriyor:
'Parti iktisat amacına dayanarak kurulur, aksi menfaat çapulcu partisidir'
Aha da size kaynak gösteriyorum.
Ahmet Demirel'in, İletişim Yayınları'ndan çıkan, 'Tek Parti'nin iktidarı' kitabının 34.Sayfası.
Caffe Latte'nin köpüğü kadar sizi ilgilendirdi mi orasını bilmem.|Abdülkadir Selvi,Yeni Şafak
Çapul partisi verme niyetinde değilim.
Hele hele 'Çapulcular Partisi' gibi bir denemeye hiç niyetim yoktur.
''Çapul dansı' mı dediniz…
Zaten şu sıra dans eden çok olduğu için,bel hareketlerinden uzak durup, omurgalı olmayı tercih edenlerdenim.
Omurgasızlara inat…
Gezi Parkı ile varlıklarını geç keşfettiğimiz, 'Çiçek çocuklar'ın mizah dünyamıza çok büyük katkıları olabilirdi.
Muhteris siyasetçiler ve şiddetten beslenen örgütler olmasaydı.
Gırgır ve Fırt dergileri ile büyümüş biri olarak onların esprilerinde, 'Deli Ziya'yı,'Avanak Avni'yi bulmuştum.
Hani, 'O son birayı yasaklamayacaktın' diye bir duvar yazısı var ya, benim örgütlere olan kızgınlığım da oradan.
'O son espriyi gölgeleyemeyecektiniz.'
Gaz sıkana, 'Polis kardeş gerçekten gözümüzü yaşartıyorsun' zekasını ben nereden bulacağım.
Üç çocuk isteyen Başbakan'a, 'Bizim gibi üç çocuk ister misin?' diye sorana da şapka çıkarırım.
O yüzden, 'On-Line çocukları' anlamak için, Jean Twenge'nin, 'Ben Nesli'ni okumak yerine, bu çocuklarla oturup ikimuhabbet çevirmeyi tercih ederim.
Bunlar bir yanıyla küresel, diğer tarafıyla yerli, ayrıca her an kendilerini,'Update' edebilen çocuklar.
Öyle ki, Gezi Parkı eylemleri başladığı zamanın 'On-Line çocukları' ile eylem sonrası çocuklar arasında da fark olacak.
Eylem sayesinde bilgisayarın başından kalkıp, otla, çöple, çiçekle böcekle ve bol miktarda da gazla tanışma fırsatları oldu.
Gazeteci dostum Elif Çakır'a göre, bu gençlerle en iyi anlaşacak kişi Başbakan Erdoğan.
Bakmayın öyle ters düştüklerine.
Tayyip Bey bu çocuklarla Taksim Meydanı'nda bir futbol maçı oynasa alayı, 'Çak' yapar.
Evinde bile televizyonu takım elbiseli kravatlı izleyen Devlet Bahçeli ile mi, yoksa devlet memuru tabiatlı Kemal Kılıçdaroğlu ile mi eğlenecekler?
Ayrıca kazanan tarafa kupa olarak bir tüp 'Biber Gazı' hediye edilsin.
Bizim siyasetimizde eksik olan bir şeyi bize hatırlattı bu çocuklar.
Mizah.
Ünlü İngiliz politikacı Churchill, soğuk esprileri ile ünlüydü.
'Efendim eğer benim kocam olsaydınız sizi zehirlerdim' diyen kadına, 'Hanımefendi eğer siz benim karım olsaydınız zehri içerdim' yanıtını vermişti.
Erdal İnönü'nün de farklı bir espri yeteneği vardı.
SHP'de hiziplerin birbirini yediği bir sırada Erdal İnönü, kalabalık bir grupla restorana gitmişti.
Garson, 'Ne yersiniz efendim' diye sorunca, 'Teşekkürler biz birbirimizi yiyeceğiz' yanıtını vermişti.
Mizah deyince bakın ben de yumuşadım.
Oysa aktaracağım şey başkaydı.
Yandaşız, falan ama bir katkımız olsun bu çocuklara.
Polis gibi gaz sıkmak ya da romantik yazarlar gibi gaz vermek suretiyle bu işi yapmaya niyetli değilim.
Tam kitabın ortasından konuşacağım.
Gençler, Başbakan'ın, 'Çapulcu'sözünden bir metafor ürettiniz ya.
Çaptan düşmüş birçok isim sizin sayenizde hatırlanmak için, 'Çapulcuyum' diye ortaya çıktı ya.
Çapul edebiyatından söz ediyorum canım.
Bu sözün patenti Recep Tayyip Erdoğan'a değil, Atatürk'e ait.
Bakın eyleminize bir de Kemalist boyuteklemiş oldum.
Atatürk, Halk Fırkası'nı kurmayı kafaya koymuş.
'Ben Halk Fırkası namı altında bir fırka teşkil edeceğim' diyor.
Bunun için de Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Grubu'nun fırkaya dönüştürülmesi kararı alıyor. Ama buna itiraz edenler var.
19 Ocak 1923'te İzmit'te halkın karşısına çıkıyor ve bakın bunlara nasıl cevap veriyor:
'Parti iktisat amacına dayanarak kurulur, aksi menfaat çapulcu partisidir'
Aha da size kaynak gösteriyorum.
Ahmet Demirel'in, İletişim Yayınları'ndan çıkan, 'Tek Parti'nin iktidarı' kitabının 34.Sayfası.
Caffe Latte'nin köpüğü kadar sizi ilgilendirdi mi orasını bilmem.|Abdülkadir Selvi,Yeni Şafak
Yorumlar